Ads Top

Harmankaya Kanyonu Kamplı Bisiklet Turu Bölüm-1

Geçen sene kamplı turlara başladıktan sonra Eskişehir civarındaki rotaları araştırmaya başladım. Bisikletforumda gezerken de şu konuya rastladım ve üstteki fotoğrafı görür görmez ben buraya gitmeliyim arkadaş dedim kendi kendime.
Ramazan ayından sonra uzun turlar yapacak kondisyon kalmayınca da bu turu bu seneye ertelemek zorunda kaldım.

Yine geçen sene Frig Turunda kendisine haber vermediğimiz için bize sitem eden Ömer`i bu sene Bozcaarmut turuna davet etmiştim lakin işi olduğu için gelememişti. Nasip bu turaymış. İlk kamplı turunda çıtayı çok yüksek tuttu bakalım diğer turlarda ne yapacak :)

Hafta içi kullanmadığı tur jantlarını satın alırken kamplı turumuz var gelir misin dediğim Burak`da gelirim tabi deyip anında karar verişiyle turumuza katıldı.

Geçen sene Firg ve bu sene de Bozcaarmut turunda bana eşlik eden Onur`a (Nam-ı diyar Bonus kafa veya Salih Uçan) bu rotayı çok önceden göndermiştim.

1 yıl önce tek kişilik planladığım tur sonra Onur`un da katılımıyla iki kişi daha sonra da Ömer ve Burak`ın da katılımıyla 4 kişi oldu ki; daha eğlenceli ve daha keyifli veee Efsanevi! oldu :)

Hafta içi gerekli ekipman ve alet edevatı karşılıklı jestlerle :) paylaşarak yanımıza aldık. Gerekli planlamamızı yaptıktan sonra Cumartesi sabah Ömer`in evinin 100m karşısında bulunan Espark AVM nin önünde sabah saat 08:00 de buluşmak için kararlaştırdık. Buluşacağımız yere benim evimin 18km uzaklıkta olmasına rağmen en önce ben geldim, daha sonra Onur ve Burak geldi ki onlar da kendi aralarında evi uzak olan önce geldi. Ömer mi? en yakın olmasına rağmen en son o geldi :) Demek ki bu işlerde ters orantı işliyor. neyse..

Yiyecek ve içecek konusunda çeşitli kararsızlıklara rağmen çerez ve meyve ağırlıklı alışverişimizi yapıp yola koyulma vakti geldi çattı. Amaaaa çıkamadık. Ömer sırt çantasıyla gelecekti ki bu sıcakta ekmek kıvamına geleceğini ön görüp Onur evde boşta duran sele borusuna takılan bagajı Ömer`in bisiklete takalım dedik. Sele borusu karbon olunca bir de sele borusu değişimi yapıp yaklaşık 20dk lık rotar ile yola koyulduğumuzda saatlerimiz 9:30 u gösteriyordu.

Yola çıkmasına çıktık ama hiç birimiz kahvaltı yapmamıştık. Önceden arkadaşlara kahvaltı yapmamaları konusunda uyarmıştım, şehrin karmaşasından çıktıktan sonra ilk gördüğümüz kahvede durup evden getirdiğim poğaçalarla kahvaltımızı yapıp tekrardan yola çıktık.


Yola çıkmaya hazırız
Burak ve egzozlu bisikleti
Varmak istediğimiz yere bir çok yol gitse de biz eğimi nispeten diğer yollara göre daha düşük olan yolu seçtik.

Toplam Mesafe: 70km
En yüksek nokta: 1290m
En düşük nokta: 177m
Toplam Tırmanış: 1396m
Toplam İniş: 1636m

Haritanın detaylarını aşağıdaki resimden bakabilirsiniz








Zirveye vardığımızda henüz 24km gitmiştik ki hepimiz cıva gibiydik. Yorgunluk nedir bilmez bir şekilde pedallarımıza kuvvet diyerek müthiş manzaraya kendimizi kaptırdık, sağ tarafımızda Mihalgazi ve Bozaniç kayası ki uzaktan bakınca Burak`ın da benzetmesiyle Yüzüklerin efendisindeki Mordorun kayası taktık adını :) diğer tarafta Sakarya nehri ve irili ufaklı tepeleriyle müthiş bir vadi, ve en uzak noktada hedefimiz Harmankaya Kanyonu.















Mordor`a benzettiğimiz Bozaniç kayası


Tam bu noktada aslında yanlış yoldan geldiğimizi anladık, en üstte paylaştığım fotoğraftaki yolu görmemiz için Çalkara`ya girmemiz gerekiyordu ama yol ayrımında Çalkara tabelası olmadığı için yanlış yola girdik. Çok fark eden bir şey olmadı hatta toprak yoldan 10km iniş yapmamız gerekiyordu ki yüklerle toprak yoldan iniş yapmak özellikle de yol gidonu kullanan ben ve yol bisikleti jantı kullanan Burak için fazla sıkıntılı olacaktı.



İki dağın arasındaki boşluk gibi gözüken yer hedefimiz olan Harmankaya Kanyonu

Yollar oldukça zevkli, tek sorun frenlemekten ısınan jantlar, öyle ki yanımızdan geçen araçların bile fren balatalarından kokular geliyor





İnişe geçtiğimizde Burak ve Onur video kaydetmek için durmadan iniş yaptılar, yaklaşık 18km kadar en yüksek noktadan en düşük noktaya kadar süren bir iniş.
Ben ve Ömer yolun tadını çıkara çıkara ve bol bol fotoğraf çekerek iniş yapmaya karar verdik. Hatta birbirimizin videosunu da çektik aynı noktadan iniş yaparak. Ömer fedakarlık yapıp önce indi ben videosunu çektim sonra indiği yeri geri çıkıp ben iniş yaptım o benim videomu çekti ama pek başarılı olamamış :) o yüzden bu videolardan sadece benim çektiğimi yayımlamaya karar verdik.







Aşağıda gözüken yerleşim yeri Tarpak Köyü Tarpak Köyüne iniş yapıp köy merkezinde bulduğumuz bakkaldan 2 adet çiftli ekmek aldık, adam başı 1 ekmek :) ve soğuk içeceklerimizi de aldıktan sonra Sakarya nehri yakınında karnımızı doyurduk. Ocakçı başı Onur her zamanki gibi ateşi yakmak için canını dişine taktı, zahmetli de olsa ateşi yakmayı başardı. Bir ara Ömer`in müdahalesini gördüm ama Onur yakmıştır diye tahmin ediyorum. Çok emek verdi emeğe saygı beyler :) Yoldayken insanın karnı fazla acıkıyor lakin bizim gibi ipin ucunu kaçırınca bu sefer kalan rota zorlaşıyor, çam ormanlarının temiz havası ve Sakarya nehrinin serinliğinde yemeği fazla kaçırdık ki bunu çok geç anladık, artık her şey için çok geçti :)

Yemek yediğimiz yer
Sonraki durağımız İnhisar Yemeğimizi yedikten sonra İnhisar`a doğru yola koyulduk, tek derdimiz İnhisara kadar düz olan yolda yediklerimizi biraz eritip üzerine de soda içerek tırmanıştan önce biraz olsun rahatlamaktı :) Yola çıkmadan önce çıkarttığım rotada google maps İnhisar - Akkum - Akköy ve Harmanköy olarak gösteriyordu rotayı fakar İnhisara varıp orada yolu sorduğumuzda bize Akkum`dan değil de geri dönüp Tarpak`ın ilerisindeki Çayköy`den Akköy`e tırmanıp oradan da Harmanköy`e gitmemizi tavsiye ettiler. Biz de hem düz yolda biraz daha motorlarımızı ısıtıp sonra tırmanışa geçeriz diyerek gerisin geriye dönüp Çayköy`ün yolunu tuttuk.
Bu rota bilgilerini detaylıca yazıyorum ki yarın bir gün buralara gitmek isteyenler aynı hataya düşmesinler. Ben rota çalışması yaparken neredeyse hiç bir bilgiye ulaşamadım.

Çayköye doğru ilerlerken Sakarya nehrinden geçerken köprüde durup fotoğraf çekiliyorduk ki bölgedeki Jandarma köprü üzerinde denk geldi ve bizimle muhabbet etmeye başladı. Kendileri bize fazlasıyla yardımcı oldular. Harmanköy muhtarını arayıp bizim geldiğimiz haber verdi, bize çadırlarımızı kuracağımız uygun yer ayarlamalarını rica etti, hatta kask ve gözlüklerimizden ve Onur`un saçlarından dolayı bizi uzaylı zannedip ihbarda bulunmasın :) diye de uyardı tüm ısrarlarımıza rağmen fotoğrafa izin vermedi ama kendi telefonundan hatıra için bizimle fotoğraf çekindi :) Bu kareyi maalesef size aktaramayacağız ama biz ömür boyu unutmayacağız.





Onur`la yaptığımız turlarda lanetli sözcükler belirledik. Eğer ola ki birileri bu kelimeleri kullanırsa bizi kötü sürprizler bekliyor demektir :) Bozcaarmut göletine yaptığımız turda da bu kelimeler telaffuz edilmişti ki gerçekten üzerimizde etkilisi oldu.

Jandarma bizi gideceğimiz rotanın çok dik olduğu konusunda uyardı ki bu ilk kelimeydi, ne zaman birisi o yol çok dik çıkabilecek misiniz dese perişan oluyoruz :) ikinci olarak Onur`a Bonus ve Salih Uçan diyerek hem kombo yaptı hem de yolun da dik olduğu konusunda uyararak resmen FATALITY çekti :)

Ayrıca fotoğraf çekinirken bisikletler köprü üzerinde kendi kendine hareket etmeye başladı ki anlamayıp erkenden koşmasak muhtemelen hepsi yere yapışacak belki de üzerlerindeki kask eldiven veya emaneten duran çantalardan bazıları Sakarya Nehrine düşecekti. Bu durumu ucuz atlatıp yola koyulduk ve Çayköy`de boşalan su mataralarımızı doldurup devam ettik. Ömer ve ben önden gidiyorduk ki yol kenarında yenecek kıvama gelmiş erik ağacını görüp dayanamayıp eriklere daldık, dalmaz olaydık! 4 kişiye birer avuç gelecek şekilde topladığımız erikleri yolda yavaş yavaş yiyerek bir yandan da yokuş çıkarak ilerliyorduk. Bir gün öncesinde yaptığım halı saha maçının etkileri baş göstermeye başladı. Bagaj ve yük olarak en ağır benim bisikletimdi yolumuzun da daha uzun olduğunu da düşünerek ağır olan bisikletimi nispeten daha hafif olan Ömer`in bisikletiyle değiştirdik. O şekilde ilerliyorduk ki daha 50m bile gitmeden ben Ömer`in zincirini aynakol ile orta göbek arasına sıkıştırdım :) orta göbeği kısa olduğu için bir şekilde oraya giren zincir ne yaptıysak geri çıkmadı. Son çare olarak zinciri sökmeye karar verdik. Benim dandik zincir sökme aletimle zinciri söktük ama geri takarken sıkıştırmayı yapmadı, bir baklanın canına okuduk bakla eksilttik yine olmadı, bu arada dandik zincir sökme aleti dağıldı gitti, bildiğin iş görmez raporu aldı ellerimizde, 2 adet bakla eskittik yerine bende yedek olarak tuttuğum 3 adet baklayı ilave ettik, Onur`un zincir sökme aletiyle geri takmayı başardık ama bir yandan sıcak bir yandan bozulan alet edevat, olmayan zincir derken  20dk yı yedik.

Burak önden gitmişti tüm olandan habersiz merak ettiği için bizi aradı bereket telefonlar çekiyordu ki ulaştı ve konuştuk, Tozman sapağında bizi beklemeye başladı biz de yeniden kendi bisikletlerimize binip tırmanışa devam ettik. Burak`ın yanına vardığımızda Tozman sapağında bulunan çeşmede durmuş kendini de ağaç gölgelerine atmış ama yolun üst kısmında durduğu için göremedik bir süre, sonra çeşmeden su doldurup devam edecektik ki ben Burak`ın bisikletini devirdim gidon bandı yırtıldı.

Burak ve saklandığı yer Olmadık işler peşi sıra olmaya başladı ki bu durumu hem lanetli kelimeler hem de arakladığımız eriklere yorarak allahım sen bizi affet dedik ve yolumuza devam ettik. Benim enerji giderek düşmeye başladı, yine Ömer`le bisikletlerimiz değiştirdik. Değiştirmemize rağmen Ömer ve Burak önden çıktı Onur da bana eşlik etmek için benim tempomda devam etti. 8km lik tırmanışı bu şekilde yaptık. Akköy`ün girişinde bir çeşmede buluştuk, çeşmenin suyu da bereket soğukmuş, hava da soğumaya başladı Ömer ve ben üzerimize rüzgarlıklarımızı alıp kalan 5-6 km yi de bu şekilde tırmandık.

Akköy bizim için değişik bir anıya sahip oldu, bunu da Harmanköy`de tanıştığımız Metin Amcaya borçluyuz :) yazının devamında bundan da bahsedeceğim. Akköyden sonra 5km sonra bir virajı döndükten sonra Harmanköy ve Harmankaya Kanyonu eşsiz bir manzara olarak karşımıza çıktı. Ömer ve Burak önden çıkıp fotoğraf çekiniyorlardı sonradan Onur ve ben de eşlik ettik. Belki de 30dk burada oyalandık, bol bol fotoğraf çekindik.

















Bundan sonrası nasıl olsa iniş diyerek terimizi bir güzel soğuttuk. Bu eşsiz manzarayı bulmuşuz kaçırır mıyız diyerek uzun uzadıya bu konumda vakit geçirdik. Akşam olmak üzereydi zamanımız kısıtlı olmasa bu manzarada çayımızı demler keyfini daha bir güzel çıkarırdık.



Daha fazla gecikmeyelim diye pedala basmadan salına salına indik Harmanköy`e. Köyün içerisindeki kahveye yanaştık, köyde genç nüfus neredeyse yok.
Harmanköy bisikletçiler yönünden olmasa da Motosikletçiler ve dağcılar tarafından oldukça rağbette olan bir yer. Bisikletle buraya gelmek zor ve zahmetli olduğu için tercih edilmiyor. Bizden önce gelenler de yazının en başında linkini verdiğim arkadaşlar. Biraz deli işi :)

Harmanköylüler çok misafirperver, hatta alışılmışın dışında fazla misafirperver, açıkçası biz çok şaşırdık bu kadarını beklemiyorduk. Bir çok yer gezdim en misafirperver yer İznik`ti Harmanköy apayrı bir konumda benim için hatta bizim için. Akrabamız olsalar anca bu kadar güzel ağırlarlardı.

Köy kahvesinde bize çay söylediler muhabbet etmeye başladık. Nereden geldiğimizi, hangi güzergahı kullandığımızı, işimizi gücümüzü, yolda başımıza gelenleri anlattık. Hava kararmadan kampımızı kurmak istediğimizi söylediğimizde bize iki alternatif sundular, istersek çadır kurmamız için yer gösterdiler ya da Hakkı amcanın bahçesinde bulunan tek odalı evde kalabileceğimizi söylediler.

Bizim arkadaşlar özellikle de Ömer çadır kurmakta ısrarcı olsa da hazır kurulu bir düzeni olan suyundan, ateşine, yiyecek içeceğinden tuzuna kadar her şeyin elimizin altında olacağı kulübe konusunda ben özellikle ısrar ettim. Çadır zahmetli iş arkadaş, çok yorgundum ve çadır kurulacak yer de biraz uzakta olunca kulübe de kulübe diyerekten Hakkı Amcanın kulübesinde karar kıldık :) Ömer hala söyleniyordu o çadırları haybeye mi taşıdık o kadar yol diye, ben de merak etme çadırda yatacaksın dedim... "Ömer hayaline kavuşabildi mi? yazının devamında" :)

Hakkı Amcanın kulübeyi bize tarif ettiler, tarif ettiler etmesine de bizden hiç kimse tam olarak yerini anlamamış :) yolda gidiyoruz ama karambole gidiyoruz, bir toprak yol var ve biz toprak yolu takip ediyoruz, tam köyden çıkmak üzereyken baktım ki ileride kulübe vs.. hiç bir şey gözükmüyor durdurdum arkadaşları dedim nerede burası yanlış gitmeyelim, yanlış gitmeyelim çünkü bildiğin %10 eğim toprak yoldan iniyoruz geri dönmek zorunda kalırsak yıkılıcam oracığa :) aramızda kısa bir yol muhabbetinden sonra köyden bir amca denk geldi ve tarifi aldık, doğru yoldaymışız :)

Kulübeye doğru giderken köydekiler araçla bizi geçtiler ve dönmemiz gereken yerde bizi bekliyorlardı, vardığımızda ateşi bile yakmışlardı. Ateşi görünce gözlerimiz parladı, ateş demek yemek demek, hepimiz kurt gibi açız, biran önce yerleşip yemek yeme derdindeyiz.



İlk önce üzerimizi değiştirip çantaları boşaltıyoruz biz bununla uğraşırken de Metin amca sucukları pişirmeye başlamış bile. Sofraya oturduğumuzda her şey hazırdı, bize sadece yemekleri yemek düştü. Burak bir yandan karnını doyuruyor bir yandan da bizim getirdiğimiz tavukları pişirmekle uğraşıyor. Tam tavuklar olmuştu ki, köye geri gidenler yanlarında başkalarıyla ve sıcak sıcak gözlemelerle gelmesinler mi :) Mideler bayram etti, tıka basa yedik anca karnımız doydu, yavaş yavaş üzerimizdeki yorgunluğu da atıp muhabbetleri koyulaştırdık



Gece 11-12 arası yatalım diye muhabbeti erken kesti Harmankayalılar :) zira uyku artık gözlerimizden akıyordu adeta, bu halimizi görünce de erken kalktılar.

Köy halkı gidince yatacağımız yerleri ayarlamaya başladık, Ömer illa ki çadırda yatıcam arkadaş dedi, etrafa bakındım yakında çadır kuracak yer yoktu, kulübenin içerisinde 2 tane yatak vardı 2 kişi mecburen yerde yatacaktı, yerde de böcek, örümcek falan olur diye düşünüp kulübenin içerisine kurdum çadırı :) Ömer`le ben çadırda yattık, Ömer`in tek derdi yastıksız yatıyor oluşuydu, sabah uyandığımızda hala yastık diyordu :)

Yolda gelirken Burak bizlere "Gece size sürprizim var dedi" kısa süreli şaşkınlık ve birbirimize bakışmamızın ardından, Ömer "Ne o ateş başında çıplak dans mı edeceksin" dedi. Hepimiz koptuk burada.


Köy halkı gitmişti biz de yatacağımız yerleri ayarladık ve ertesi günkü planımızı konuşmak için ateşin başında oturduk, bu sırada da Burak`ın sürprizini beklemeye başladık.


Bu fotoğrafı çektikten sonra  Burak makinayı bize verdi sürpriz olarak da yeşil lazer tutuşturdu elimize, biz sağa sola lazer ışığı tutup eğlenmeye çalıştık olmadı :) sonra fotoğraf makinasıyla uzun pozlama yaparak lazeri Onur`un saçlarında gezdirdik aşağıdaki kareyi çıkartabildik.



Tam bunlar olurken Burak gecenin sürprizi olarak arkamızda gizlice torpil patlattı :) çok korkmadık çünkü ortam çok sessizdi ve fitilinden çıkan sesi duyarak torpilin varlığını gördük neyse ki :) Burak`ın sürprizi de sönük kaldı.

Bu muhabbetlerden sonra yatmak için kulübeye girdik.

Onur ne kadar yorgan yastık varsa üzerine almış, garibim Burak`ta evden getirdiği masa örtüsü kıvamında ince polar battaniyeye sarılıp ısınmaya çalışırken uyandırdık sabah :) Ömer ve ben de çadırın içerisinde tulumlarda uyuduk, bir nebze de olsa kampçılığımızı yerine getirdik. Hepimizin gözüne çarpan da Onur`un yorgan olayını abarttığını gözlemlememiz oldu. Sabah belim ağrıyor diye odadan çıkan Onur`un bu ağrısının üzerine aldığı aldığı 2 tane yorganın ağırlığından dolayı olduğunu düşündük :)


Devamı  Harmankaya Kanyonu - Efsane Köy Harmanköy Bölüm-2

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.