Yazılıkaya - Midas Bisiklet Turu 2.gün

Sabah gün aydınlanırken Onur kalktı, gece yatarken saat kuralım mı uyuya kalmayalım dediğinde, merak etme uyanırız demiştim, ısrarla saat kurmak istedi :) sabah benden önce uyandı.

Doğada olmanın en güzel tarafı güneş yüzünü gösterirken doğayla birlikte siz de uyanıyorsunuz. Kuşlar yavaş yavaş ötmeye başlıyor. Gecenin soğuğu üzerinizden kalkarken güneşin ısısını kemiklerinize kadar hissediyorsunuz, hele bir de su kenarındaysanız sudan çıkan buharı seyrederken ateşinizi yakıp çayınızı yudumlamanın keyfi bam başka oluyor.

Ben uyandığımda Onur çoktan ateşi yakmıştı, hemen ısınmak için ateşin yanına çöküyorum. Kamp yapacağımız yere geç vardığımız için çadırı sabah güneş alacak yere ve ateş yakacağımız yeri güneş alan yerde seçemedik, tabiri caizse lambur lumbur kamp hazırlığına başladık zira hava kararmak üzereydi ve karanlıkta uğraşmak istemedik. Forumda bazen dikkatimi çekiyor, bazı arkadaşlar kamp yapan arkadaşa bisikletini nereye bağladığını güvenliğini nasıl sağladığını vs.. soruyor. Bizim bisikletlerimiz işte şu haldeydi.


Normal bir kilitle birbirlerine kilitledik. Tabi her yerde aynı olmayabilir durum. Kamp yaptığımız bu yer kuş uçmaz kervan geçmez bir noktaydı,değil bisiklet, gece bize yakın yoldan birisi geçse önünü göremezdi, kampa gelirken ön tekerlekleri çadıra alır bisikletleri çadıra yakın bir yere kilitleyip iple çadıra bağlarız diye düşünüyorduk ama hiç birisine gerek duymadık.


Bu da çadırımız, kendisi ekstra yazlık olup muhtemelen bu aydan sonra pek işe yaramayacak bir çadırdır, kazayla yağmur yağsa hemen hemen üzerine gelen her iki damladan bir tanesini içeriye sızdıracaktır :) o yüzden kampa çıkmadan önce hava durumunu ve yahış ihtimalini iyice kontrol ettik.


Onur kahvaltımızı hazırladı, ben de bu arada çadırı ve kamp malzemelerimizi toparladım, kahvaltıdan sonra yola çıkmamız fazla vakit almadı.


Ve işte hazırız yola çıkmaya, hava iyice ısındı, şortlarımızı giyebildik üşümeden. Kampımızı toparladıktan sonra Sabahattin Amcanın yanına uğruyoruz çünkü geceden balıkları yemlemeye çağırmıştı bizi, sabahta seslendi uğramadan gitmeyelim dedik.



Birer tane de hatıra fotoğrafı çektirdik, irili ufaklı bir sürü balık mevcut, bir tane 3-4 kg lık balığı vardı ki lakabı da efeydi :)
Sabahattin Amcayla vedalaştıktan sonra yola çıkıyoruz, yolda tosbağalara rastlıyoruz, kısa bir rahatsızlık verip yolumuza devam ediyoruz.


Yolun 2-3km lik kısmı toprak yol sonrasında yapıldak köyüne vardığımızda asfalt yola çıkıyoruz. Yapıldak köyünde Asar Kale mevcut ama biz toprak yol meceramıza Onur`un lastiklerine sabah sabah zeval gelmesin diye son veriyoruz ve doğruca köye gidiyoruz. Aslında 600m mesafede ama yol bisikletiyle tura çıkınca böyle oluyor.


Köyden hızlıca geçip yolumuza devam ediyoruz. Gece ne taraftan gideceğimizi düşünürken, Oynaş ve Kümbet üzerinden Kırkaya ulaşığ oradan Seyitgazi ve Eskişehir`e devam etsek mi diye kararsız kaldık ama Afyon-Eskişehir arasındaki yol hem zevksiz hem de iri mıcırlı olduğu için, hem de dün gelirken uğrayamadığımız yerler olduğu için geldğimiz yoldan geri dönmeye karar vermiştik.

İlk molamızı Gerdekkaya da veriyoruz.
Gerdekkaya: Doğanlı Vadisi’nde, Çukurca Köyü’nün 500 m güneybatısında, büyük bir kaya kütlesinin doğu yüzüne oyulmuştur. Dor düzeninde, üçgen alınlığı ve saçaklığı iki sütun tarafından taşınan bir tapınak cephesi biçimindedir. Anıtsal giriş holünün arkasında, iki ayrı kapıdan girilen yan yana iki mezar odası vardır. Odaların yan ve arka duvarlarında kemerli mezar tekneleri yer alır. Hellenistik Çağ’a (MÖ 3-1.yy) tarihlenen mezar, Roma ve Bizans dönmelerinde bazı ilave ve değişiklikler yapılarak kullanılmaya devam etmiştir.


Bu noktadan sonra telefonumun şarjı bitti ve Seyitgaziye kadar fotoğraf çekemedim. Yapıldak köyünden de geç çıktığımız için öğlen sıcağına kalmadan kendimizi Seyitgaziye atmanın derdine düştük, sadece sularımızı doldurmak için Sarıcailyas köyünde yol kenarındaki çeşmede durduk.
Bu çeşmede çok ilginç bir olay başımıza geldi.
Ben suları doldururken yabancı plaka bir araba bizi geçtikten 20 metre sonra durdu ve geri geri bizim yanımıza kadar geldi, Almanca selam verip bir şeyler söyledi, ikimiz de pek bir şey anlamadık, sen bir şey anladın mı der gibi biribirimize bakarken adam içeridekilerle bir şeyler konuştu ve arka camdan birisi ingilizce konuştu, meğerse bizi yabancı turist sanmışlar, aynı şeyi biz de onlar için düşünmüştük. Bizi yabancı turist sanmışlar ve bir ihtiyacımız var mı diye merak etmişler, yardımcı olmak adına. Bisikletçi olarak bizi sevindiren bir durum oldu bu.
Sularımızı doldurduktan sonra Seyitgaziye kadar durmadan pedalladık, saat 12`ye yakklaşırken Seyitgaziye vardık, önce karnımızı doyurup sonra meydandaki çay bahçesinde öğlen sıcağının geçmesini bekledik. Bana kalsa en erken 15:00 da hatta 16:00 da yola çıkardık ama Onur`un yoğun ısrarı üzerine 14:00 da yola çıkıp sıcakta yol aldık.


Seyitgaziden Eskişehire 10km kalana kadar pedalladık, bu tarafta bir petrole rastladık, gelirken dikkatimizi çekmemişti sanırım Eskilşehirden yeni çıkmışken ihtiyaç duymadığımız için. Bu petrolde sularımızı tazeledik, müthiş kazıkçı marketinden bir meyveli bir de sade sodaya 1,75TL para verdik. Gölgede biraz dinlendikten sonra yolumuza devam ettik. Eskişehi`e yaklaşık 5-10km kala benim ev Sultanderede olduğu için Sarısungur yolundan gitmeye karar verdim, bunda hem km olarak 15km den fazla kar etmem hem de Eskişehir çöplüğünün kokusundan kurtulacak olmam büyük etken oldu. Sarısungur yolu yeni ziftlenmiş olsa da çöp kokusundansa zift kokusunu çekerim dedim, gayet yavaş bir şekilde ziftli bir yoldan 2km gittim.


Ziftli yol bittiğinde bisikletimi kontrol ettim ve hiç bir yerine zift sıçramamıştı. Daha sonra Onur`la konuştuğumuzda karşıdan esen rüzgarın da etkisiyle 3km kadar çöp kokusunda yol almış, bu çöp kokusu da bildiğimiz çöp kokusu değil, lağım,çöp ve leş kokusunun bir karışımı, 1.gün buradan geçerken rüzgar bizim tarafımızdan esmiş olsa da koku oldukça rahatsız ediciydi, 2.gün Onur`un halini düşünemiyorum bile :) Söylediğine göre kusmaya ramak kalmış :)



Onur çöpleri koklaya dursun ben Sarısungur baraj gölünün manzarsında eve doğru ilerledim. Bu noktadan sonra eve 5-6km yolum kaldı. Barajı geçtikten sonra yol toprak yoldu ve gayet sakindi, yavaş tempoda eve ulaştım. Ayrıca iki gün içerisinde bol bol toprak yolda kullandım ve yeni aldığım lastiklerimi test etme imkanı buldum.
Continental Travel Contact 700x37mm lastiklerin ortası slick olduğu için asfaltta çok yormuyor, ayrıca kenarlarındaki desen sayesinde toprak yolda da diğer asfalt lastiklerine göre daha güzel yol tutuşu mevcut. Adet ağırlığı 670gr ve 65-85psi hava basıncıyla kullanılabiliyor. Bir süre daha kullandıktan sonra inceleme yazısı yazmayı düşünüyorum. Bu turda oldukça memnun kaldım lastiklerimden.
Bu turumuz da bu kadar arkadaşlar vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum yaparak katkıda bulunabilir ve yazının daha fazla kişiye ulaşmasını sağlayabilirsin.

Blogger tarafından desteklenmektedir.